REFİKA’DAN ÜRÜNLER REFİKA’NIN YEMEK OKULU
Reklam ve İşbirlikleri için : 0530 546 93 69
0

Hakkında


Tat, yaratıcılık, estetik, paylaşım ve bunları hem ayrı ayrı hem de bir arada yaşamanın verdiği haz! Yemek yemenin ve yapmaya çalışmanın bana yaşattığı en önemli duygular…

Tüm bu duyguları bana yaşattıran Türk mutfağı, insanı şaşırtan, heyecanlandıran, kıskandıran, öğrendikçe ne kadar az bildiğini yüzüne vuran köklü bir mutfak kültürü… Yüzyıllardır kendi kendine yetmiş bir toplumun olağan ve tatlı şımarıklığına da sahip. Köklü kültürlere sahip başka toplumlarla birleşip servetine servet eklemiş, rengarenk ve şaşırtıcı bu mutfak, hayal bile edemediğim malzeme ve yemeklerle dolu. Bir de bu güzel ülkenin herhangi bir köşesine bir tek tohum ektiğinizde, toprak size fışkıran bollukla cevap veriyor.

Biz yeni nesil olarak, tıpkı çok varlıklı ailelerin üzerine rehavet çökmüş torunları gibi, bu zenginliği anlamak ve üzerine yeni güzellikler eklemek yerine, mevcudu korumakla yetindik; hatta mutfağımıza özgü pek çok tarifi unuttuk ve başka kültürleri, başka lezzetleri kendi mutfağımızdan üstün görür hale geldik. Hayat koşulları, yazılı ve görsel medya yoluyla fazlasıyla aşina olduğumuz modern yaşam biçimleri, tercihlerimizi sanki zorunlulukmuş gibi yorumlamamıza bir hayli yardım etti.

Yemek yapmaya yeni başlayanların adım adım takip edebilecekleri, yeni ev kuranlarn mutfak düzeni ile ilgili pek çok şey öğrenebilecekleri, mutfakta gözü kapalı yemek yapanların bile “AAA BU DAHA ÖNCE HİÇ AKLIMA GELMEMİŞTİ!” diyebilecekleri, hazırlaması kolay, tadı nefis ve bizim malzemelerimizle üretilmiş yepyeni yemekler…

Benim dünyamda hazza dönüşen bir tada ulaşmak; iyi malzemelerin, keyifli bir mutfakta, kolay ve akan tariflerle hazırlanması ve kendilerine uygun özgün sunumlarıyla mümkün. Bu nedenle bu kitap sadece tariflerden değil bunları kapsayan dört ana bölümden oluşuyor. Kadayıftan Mantı, Yufkadan Türk Suşisi gibi yapması çok kolay ve tadı nefis tariflerle karşılaşacaksınız.

Özellikle son 10-15 yıldır, kendilerini hayli iyi pazarlayan yabancı mutfakları ithal ediyor, bunlara akıl almaz paralar harcıyoruz. Televizyon programlarındaki Bolulu şişman aşçılarımızın yerini, bize hayli yabancı yemekleri yapan ve samimiyeti ile hepimizin kalbini çalan bir İngiliz çocuk aldı. O ve onun gibilerin çabaları, 20 yıl önce mutfağında çok fazla enteresan yemek çeşidi olmayan ve evde yemek pişirme âdeti bulunmayan ülkesini de değiştirmeye başladı. Bu çabalar, bugün Londra’yı dünyanın en önemli gastronomi merkezlerinden birine dönüştürdü. Evet, Jamie Oliver bunu neredeyse bazı şeyleri yoktan var ederek başardı. Oysa bizim başvurabileceğimiz, tekrar keşfedebileceğimiz, keşfettiklerimizi günümüz şartlarına uyarladığımızda keyiften içinde kaybolabileceğimiz bir mutfağımız var.