REFİKA’DAN ÜRÜNLER REFİKA’NIN YEMEK OKULU
Reklam ve İşbirlikleri için : 0530 546 93 69
0

Fırtınalı bir aşk Çamlıhemşin

Belki de ömrümdeki en güzel doğum günü hediyesini o günü Çamlıhemşin’de geçirerek aldım. Keyif, dünyanın en güzel manzaralı havaalanlarından birine, Trabzon’a inerek başladı. Bir saat 15 dakikalık Trabzon-Rize-Çamlıhemşin yolculuğu ile devam etti. Buralara daha evvel gelmemiştim ama İstanbul’da bir sürü Oflu, Sürmeneli, Çayelili tanıdığım vardı. Eh bu kadar insan tanıyorsam İstanbul’da, buralar da büyük büyük ilçeler olmalı diye hayal etmiştim. Meğerse Oflular da Çayeliler de yerlerinden çok İstanbul’daymışlar.

Sürmene’ye gelince hemen sahilde benim televizyon programında da bol bol kullandığım bıçaklara ulaşmış olduk. Sürmene bıçakları Sürbisa ve Sürdövbisa diye iki ana marka altında satılıyor. Sürbisa, Türkiye’deki pek çok kasabın ve esnaf lokantalarının kullandığı bıçaklar. Sürdövbisa da daha sonra Sürbisa’dan türeyen bir marka. Bıçak kullanmak daha doğrusu bıçağı hakkıyla kullanmak el hakimiyeti işi yani biraz kişisel. Siz de elinizin devamı gibi hissettiğiniz bir bıçak bulmalısınız bu yeteneğinizi ilerletebilmek için. Tepesinin kalınlığı, kendi ağırlığını kavraması tamamen kişinin el uyumu ile alâkalı. Mutfakta 900 liralık şef bıçağı da var ancak Sürdövbisa’nın 55 liralık şef bıçağı benim ve bizim mutfak ekibinin favorisi.

YOL ÜSTÜ LEZZET DURAKLARI

Karnı acıkanlar içinse bazı yemek duraklarından bahsedeyim. Gidişte Rize’de Huzur Lokantası’nda pide molası verebilir, dönüşte Çayeli’nde Lale Lokantası’nda ispir fasulyesinden kuru fasulye yiyebilirsiniz. Bol ve inanılmaz lezzetli tereyağlı, etli kuru fasulye insanın aklını başından alıyor.
Çamlıhemşin’de Moyy Otel’de kaldık. Moyy Otel ve yemekleri başlı başına bir yazı konusu olabilecek güzellikte. Çamlıhemşin’de Fırtına Deresi kıyısında tam merkezde kalmış ve yıkılmaya yüz tutmuş konak alınıp, restore edilmiş. Kim tarafından mı? Bursa Uzay Pastaneleri’nin sahibinin kızı Özlem Erol tarafından. Özlem, konak yok olmasın belki burada yağ satarım, bal satarım diye başladığı yolculuğa dünyada minik oteller arşivine girecek güzellikte bir yer oluşturarak devam etmiş. Saygıdan içim titriyor. Köylerin boşaldığı, küçük şehirlerin ve ilçelerin daha da küçüldüğü, büyük şehirlerin arsızca genişlediği bir zamanda gerçek bir cesaret, sabır ve irade örneği. Moyy’da 15 dakika geçirdiğinizde tüm bu söylediklerimi siz de anlayacaksınız. Özlem burayı kurduktan sonra kızkardeşi Özay da yanına gelmiş ve iki kızkardeş yazmalarını takıp tatlı tatlı çalışmaya başlamışlar. Pastacı çocukları olarak bize kahvaltı ve akşam yemeklerinde inanılmaz ziyafetler çektiklerini söylemeliyim.

KIRMIZI BENEKLİ ALABALIKLAR

Neler mi yedik? Fırtına Deresi’nden bizim için tuttukları kırmızı benekli alabalıkları… Yarabbim o nasıl güzel bir tattır! Ispanak, pazı ve soğanı bir sinide kavurmuşlar ve bir otun nasıl bu kadar lezzetli olacağına kanıt olmuş. Moyy yani küçük dağ çilekli sabah kahvaltıları ve buradaki ‘mehavah’ reçeli de insanın akılını başından alıyor.
Bu arada yılın yorgunluğundan dolayı gitmeden ‘Gurbet Pastası’ isimli kitabı edinip bir gün tamamen kendimle kalıp, akşamları ve dinlenmelerde okuma hayalim vardı. Fakat kitabı son dakika bulamadım. Bizim ekibi gezdiren, Michael Moore’a benzeyen rehberimizin ilahi bir tesadüfle Gurbet Pastası’nın yazarı Uğur Biryol olduğunu öğrendim. İmzalı kitabını alıp keyfini çıkarayım dedim ama canlısı yanımdayken konuşmaya dalıp kitabı İstanbul dönüşü keyfi olarak sakladım.
“Kaçkarlar enteresan dağlar” diyor Uğur. Çünkü Kaçkar’ın bir yanı fırıncılıkla meşhur ve meşgul olan İspir, bir tarafı Kadir Topbaş’ın da memleketi olan Yusufeli yani tatlıcılar. Malum Saray ve tatlıları… Diğer tarafıysa bu yazının kahramanı Çamlıhemşin’dir; yani pastaneciler.

TATLI-TUZLU UYUMU

Burada üç günümüzü vadideki köyleri gezerek bir köyden bir köye keçi yolları arasından yürüyerek geçirdik. Karşımıza çıkan kendini gizlemiş ve kimisi bakımsızlığa terk edilmiş konaklar bizi hem büyüledi hem de bu bakımsızlıktan dolayı düşünmeye sevk etti. Taş işçiliği, bereketi simgeleyen yıldızları, ahşapla taşın, arada tuğlanın uyumu ve keyfini gösteren bu konaklar bir zamanlar Karadeniz’de çok hoş bir estetiğin hakim olduğunun yıkılan kanıtları.
Ahmet ve Zeynep Şişman’ın ev ve konağı, bakarsan bağ olur misali ne kadar güzel korunabileceği ve yaşatılacağının kanıtı aslen.
Çarhala yani karalahana ve fasulye çorbasının bu kadar lezzetli olabileceğini inanın hayal etmezdim. Vazgeçilmezi olan ipeksi mıhlaması, kaymaklı patatesi, tel şehriyeli cevizli tatlısı ve gül böreği gibi el baklavası hamurunun bükülmüş haliyle çullama tatlısını afiyetle yedik. Burada tel şehriye tatlısını yoğurtla yememizi önerdiler. İşte tatlıyla tuzlunun, tuzluyla ekşimsi yoğurdun birleşimine çocuklar gibi sevindim. Ben R harfini yuvarlıyorum. Eh onlar da öyleler, ikinci günden sonra Hemşinli gibi konuşmak büyük zevk oldu.

TARİFLER HAFTAYA

Filiz Hanım’ın Laz böreğini yeme fırsatı Tijen İnaltong’un program çekimi sırasında pişirmesiyle vesile oldu. Son gün Pokut Yaylası’na çıktığımızda Filiz Hanım’ın yayla evine konuk olup kaymaklı kete, mıhlama, enfes kaymaklı mısır ekmeği ve mehevah reçeli yedik. Ekiptekilerin gözlerini kete bürüyenler oldu. Pokut’un güzelliği, insanda uyandırdığı özgürlük duygusu, kelimelerin kifayetsiz kaldığı bu görüntü sayesinde her yıl huzurum ve sağlığım için en az bir haftamı yaylada geçirmeye karar verdim. Buradan seçmece yemeklerin tarifleri de haftaya, sıralarını bekliyor.